TT kimdir ?

Ilayda

New member
Selam forumdaşlar; konuya sert gireceğim: TT denilen yapı bana göre bir “telekom şirketi” olmaktan çok, gündelik hayatımızın görünmez hız sınırını koyan bir ekosistem. Hızlı olduğunda varlığını unutuyoruz, yavaşladığında öfkemiz ona akıyor. “TT kimdir?” sorusuna yanıt ararken isimlerden çok işlevlere, sloganlardan çok sonuçlara bakacağım. Buyurun, tartışmayı başlatalım.

Görüşüm: TT kimdir, ne değildir?

TT; kablolar, santraller, saha dolapları ve faturalardan ibaret bir “düzenek” değildir. Geniş bantın kültürü belirlediği bir çağda TT, eğitime erişimden uzaktan çalışmaya, KOBİ’nin nakit akışından oyunseverin ping değerine kadar sıradan görünen ama hayatımızın ritmini tutan bir altyapı karakteri. “Kimdir?” sorusu, “Günün sonunda bize ne sağlar ve neyi engeller?” sorusudur. TT iyi işlediğinde sessiz bir kahramandır; kötü işlediğinde toplumsal üretkenliği ve güveni kemiren bir sürtünme kuvvetine dönüşür.

Güçlü yanlar: Menzil, deneyim, kurumsal hafıza

TT, geniş bir coğrafyayı kapsama iddiası taşıyan bir ağın sahibi olmanın getirdiği stratejik güce sahiptir. Ülkenin uç noktalarına kadar uzanan menzil, afet anlarında veya kırsalda tek dayanak olabildiği için kıymetlidir. Ayrıca teknik kadroların kurumsal hafızası— yıllara dayanan arıza yönetimi, trafik dengesi, bakım prosedürleri— kısa ömürlü girişimlerin taklit edemeyeceği bir birikimdir. Bu, kritik anlarda “çökmemek” ve hizmeti geri döndürmek için önemlidir. Markanın bilinirliği de güven eşiğini düşürür: “Tanıdık” bir isimle sözleşme yapmak, kullanıcıların belirsizlik korkusunu azaltır.

Pazarda çıpa etkisi

TT’nin tarifeleri, rakiplerin fiyatlama davranışında çıpa işlevi görür. Rekabet ne kadar hararetli olursa olsun, ana omurgayı tutan oyuncu olarak TT’nin belirlediği referans, kampanyaların “gerçekten iyi” mi, yoksa “sadece parlak” mı olduğunu anlamamızda bir ölçek yaratır.

Zayıf yönler ve tartışmalı noktalar: Hız mı, şeffaflık mı, müşteri deneyimi mi?

Telekomda asıl sınav, sorun çıktığında başlar. TT’nin en çok eleştirilen alanı; arıza süreçlerinin şeffaflığı, müşteriyle kurduğu iletişimin tutarlılığı ve “kimin sorumluluğu?” sorusunun gri bölgeleridir. Modemden saha dolabına, santralden IP transitine uzanan zincirde bir halka zayıfladığında kullanıcı “hata bende mi, sende mi?” muammasıyla baş başa kalır. Arıza kaydı açılır, “teknik ekip yönlendirildi” mesajı gelir ama çözüm süresi öngörülemez bir buluta döner. İnternet çağında belirsizlik, yavaşlıktan daha çok can yakar.

Standartların dillendirilişi: “Up to” paradoksu

Hız vaatlerinin “en fazla şu” gibi esnek ifadelerle paketlenmesi, yasal olarak makul olsa da kullanıcı psikolojisinde güveni aşındırır. Altyapı kısıtlarını dürüstçe anlatmak yerine, pazarlama diliyle flu bırakmak tartışmaları büyütür. TT’nin burada yapması gereken basit: “Semtinizdeki saha dolabının, santral mesafesinin ve bakır/FTTH karışımının gerçekçi limitleri şunlar” diye açık, ölçülebilir, mahalle bazlı şeffaf raporlama.

Stratejik ve problem çözme odaklı bakış (analitik lens)

“Erkeklerin daha stratejik ve problem çözme odaklı” olduğu yönündeki yaygın kabulleri bir çerçeve olarak kullanıp (ama bunun bir genelleme olduğunu unutmadan) meseleye soğukkanlı bakalım:

1. Mimari optimizasyon: Trafiğin yoğun saatlerde farklı hatlara dengelenmesi (load balancing), peering anlaşmalarının güncellenmesi, CDN entegrasyonlarının yerelleştirilmesi. Bunlar ölçülebilir kazanımlar getirir.

2. Arıza süreçlerinin SLO/SLA disiplinine bağlanması: Her arıza kategorisi için hedef süre (SLO) ve taahhüt (SLA) netleşmeli; kullanıcı panelinde dakika dakika görünmeli.

3. Fiyatlandırma-maliyet şeffaflığı: “Neye ne ödüyorum?” sorusu, planları karşılaştırılabilir kılar. TT şebekesindeki fiber/bakır oranı, ortalama port dolulukları ve yatırım planı halka açık bir panoda takip edilebilir olmalı.

4. Teknik borçun azaltılması: Eski bakır segmentlerin planlı emekliliği; fiber göç takviminin mahalle bazında yayımlanması. Belirsiz “yakında” yerine takvim.

Bu yaklaşımda duyguyu geri plana atar, metrikleri öne çıkarırsınız. Sorunların kök nedenini görür, “veriyle tartışır” ve çözümün geri dönüşünü ölçersiniz.

Empatik ve insan odaklı bakış (ilişki kurma lensi)

“Kadınların daha empatik ve insan odaklı” yaklaşımlar sergilediği yönündeki yaygın kabulleri, yine genelleme olduğunu belirterek, şu çerçevede kullanalım:

1. Görünürlük ve bağ kurma: Arıza durumunda “neden”i insan diliyle anlatan mikro videolar, saha ekiplerinden kısa notlar, “şu an şuradayız” ilerleme çubuğu.

2. Duygusal maliyetin azaltılması: İnternet kesintisi uzaktan eğitimde kaçırılan derstir, KOBİ’de kaçırılan sipariş, oyunda kaybedilen turnuvadır. Bu kaybı telafi eden jestler (geçici kota artışı, fatura indirimi, mobil yedek hat) güveni onarır.

3. Toplulukla birlikte çözüm: Mahalle moderatörleriyle düzenli buluşmalar, “altyapı geliştirme yol haritasını” birlikte gözden geçirme. Sadece müşteri değil, paydaş gibi davranmak.

4. Dil ve ton: Çağrı merkezinde metin kalıpları yerine anlamayı doğrulayan, seçenek sunan ve sorumluluğu üstlenen bir dil.

İki lens birleştiğinde TT, yalnızca performansı artırmakla kalmaz, aynı zamanda kullanıcıyla duygusal sözleşmesini de tazeler.

Altyapı, rekabet ve adil oyun: Soruların kalbi

Telekom piyasasında altyapı sahipliği, erişim fiyatları ve toptan-satış koşulları “adil oyun”ın zeminini belirler. TT’nin “omurga sahibi” konumu, doğal olarak daha yüksek bir sorumluluk yükler. Rekabetçi ortamı canlı tutmak için toptan erişimin fiyatlandırması ve şartları şeffaflaştırılmalı, üçüncü taraflara karşı görünmez engeller kalkmalıdır. Kullanıcıların gözünden bakınca tek dert “en hızlı ve en istikrarlı bağlantı”dır; bunu sağlayanın kim olduğu ikincildir. TT “bizim ağımız” yaklaşımını “ülkenin ağı” vizyonuyla değiştirdiği ölçüde kamuoyunda algı da düzelir.

Şeffaflık panosu önerisi

– İl/ilçe bazında ortalama gecikme ve hız istatistikleri

– Arıza sayısı ve ortalama çözüm süresi (gün/saat)

– Fiber yaygınlık ısı haritası ve 6-12-24 aylık hedefler

– Peering/Caching duyuruları (hangi içerik nerede önbellekleniyor)

Bu panonun herkese açık olması, tartışmayı söylentilerden veriye taşır.

TT’nin geleceği: Yol ayrımı

Önümüzde iki yol var. Birincisi, “idare eder” düzeyi: Arıza çöz, fatura kes, kampanya yap, süreçleri olduğu gibi sürdür. Bu yol, kullanıcı memnuniyetini dalgalı bir çizgide tutar ve her dalga boyunda itibar aşınır. İkincisi, “toplumsal dijital altyapı liderliği”: Ölçülebilir hedefler, şeffaf metrikler, ortak akılla yapılan yatırım planları ve empatik telafi mekanizması. Bu, TT’yi “sektör şirketi” olmaktan “ülke kapasitesi”ne yükseltir.

Forum için provokatif sorular: Harareti artıralım

– TT sizce “piyasa oyuncusu” mu, yoksa “kamu hizmeti sağlayıcısı” mı? İkisi aynı anda olabilir mi?

– Arıza sürecinde “SLA tazminatı” otomatik tanımlansa bakışınız değişir mi? Ne olmalı: Fatura indirimi mi, yedek mobil data mı?

– İl/ilçe bazlı şeffaf hız/arıza raporu yayınlansa TT’ye güveniniz artar mı, yoksa “zayıf halkaları” gösterdiği için daha sert mi davranırsınız?

– Fiber göç planı mahallenizde tarih tarih açıklansa; gecikme olursa nasıl bir yaptırım istersiniz?

– Toptan erişim ve peering anlaşmalarının bazı başlıkları kamuya açılmalı mı? Rekabeti mi güçlendirir, yoksa pazarlık gücünü mü zayıflatır?

– “Altyapı millî güvenlik meselesidir” argümanını nereye kadar haklı buluyorsunuz? Şeffaflığa sınır getirir mi?

– TT’nin müşteri hizmetleri dilinde hangi cümleyi bir daha duymak istemiyorsunuz; yerine ne duymak istersiniz?

Son söz: Kimlik yerine etkiyi tartışalım

“TT kimdir?” sorusunu kişilere ve logolara değil, etkiye bağladığımızda daha anlamlı bir tartışma yürütürüz. TT, bağlantı hızımızın ve belirsizlik eşiğimizin toplamıdır. Güçlü yanlarını—menzil, hafıza, süreklilik— korurken, zayıf halkalarda radikal şeffaflık ve empatik telafi mekanizmaları kurarsa, hepimizin hayatında görünmez bir sinir sistemi gibi sorunsuz çalışabilir. Aksi halde, her kesinti yalnızca bir bağlantı sorunu değil, güven kesintisi olarak kayda geçecek. Haydi, şimdi sahne sizde: hangi metrikle, hangi jestle, hangi şeffaflıkla TT’yi “bizim” kılabiliriz?