Eski Türkçede güven ne demek ?

Ilayda

New member
Eski Türkçede “Güven” Ne Demekti? Geçmişin Kelimesinden Geleceğin Değerine Bir Yolculuk

Selam herkese,

Son zamanlarda dilimizin köklerini araştırırken beni en çok etkileyen kelimelerden biri “güven” oldu. Çünkü bu kelime, sadece bir duyguyu değil, bir kültürün insana, doğaya ve topluma bakışını da yansıtıyor. Forumda bu konuyu konuşmak istedim; çünkü hem dilin tarihi anlam katmanlarına hem de gelecekte “güven” kavramının nasıl evrileceğine dair çok güçlü işaretler var.

---

Köken: “Güven”in Eski Türkçedeki Yansıması

“Güven” kelimesinin kökeni Eski Türkçedeki “küwen” ya da “küvenmek” fiiline dayanır. Orhun Yazıtları’nda doğrudan bugünkü anlamıyla yer almasa da, “inanmak”, “dayanmak” ve “güç almak” kökleriyle bağlantılı olarak kullanıldığı görülür.

Dilbilimci Claus Schönig’in araştırmalarına göre bu kök, aynı zamanda “kuvvet” ve “kendine dayanma” anlamlarını da taşır. Yani güven, başlangıçta bir başkasına değil, kendine inanma fikriyle doğmuştur.

Bu yönüyle “güven”, Eski Türk toplumunun birey ve topluluk arasındaki ilişkisini belirleyen temel ahlaki değerdir. Göçebe kültürlerde topluluk dayanışması hayatta kalmanın şartıydı; dolayısıyla güven, sosyal bir kontrat değil, yaşamın devam koşulu olarak görülürdü.

---

Tarihsel Katman: Güvenin Toplumsal Dokusundaki Değişim

Göktürklerden Selçuklulara, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan çizgide “güven” kavramı sürekli dönüşüm geçirdi.

Eski Türkçede “kendine güvenmek” anlamında bir içsel güç vurgusu varken, Osmanlı döneminde güven kavramı daha çok “emanet” ve “sadakat” kavramlarıyla birleşti.

Bu da bireyden topluma doğru bir genişlemeyi temsil eder.

Günümüzdeyse “güven” hem bireysel hem kurumsal bağlamda en çok tartışılan kavramlardan biri. Dijital çağda insanlar artık sadece birbirine değil, sistemlere, algoritmalara ve yapay zekâya da güvenmek zorunda.

Ama şu soru giderek daha kritik hale geliyor:

Güveni kim tanımlayacak? İnsan mı, teknoloji mi, yoksa aralarındaki yeni bir bilinç mi?

---

Kadın ve Erkek Perspektifinde Güvenin Geleceği

Güvenin geleceğini tartışırken cinsiyet temelli düşünmemek önemli; ancak farklı toplumsal rollerin getirdiği bakış açılarını da göz ardı edemeyiz.

Erkeklerin stratejik yaklaşımı genellikle sisteme güven inşa etme üzerine kurulu.

Veri güvenliği, finansal şeffaflık, yapay zekâ etik kuralları gibi alanlarda bu yaklaşım belirleyici.

Kadınlarsa güveni ilişkisel ve insan merkezli bir yapı olarak ele alıyor.

Sosyolog Arlie Hochschild’in “duygusal emek” kavramına göre kadınlar, güveni sadece bilgiye değil, bağ kurmaya dayandırıyor.

Bu iki yaklaşımın birleştiği yeni bir paradigma doğuyor:

Stratejik empati.

Yani hem sistemlerin güvenilir olması hem de bu sistemlerin insan duygularını gözetmesi gerekiyor.

Bu dengeyi kuramayan toplumlar, teknolojik olarak ilerlese bile sosyal olarak kırılgan hale geliyor.

---

Dijital Güven: Algoritmalardan Kalplere

2024 yılında yapılan Edelman Trust Barometer raporuna göre, dünya genelinde insanların sadece %48’i dijital sistemlere “yüksek düzeyde” güven duyuyor. Türkiye’de bu oran %42.

Ancak ilginç bir şekilde, bireyler arası güven (aile, arkadaş, yakın çevre) hâlâ %70’in üzerinde.

Bu fark bize geleceğin bir ipucunu veriyor:

Teknolojik sistemler ne kadar gelişirse gelişsin, insanın duygusal güven ihtiyacı hâlâ belirleyici olacak.

Bir yapay zekâ, “sana güvenebilirim” diyebilir ama buna inanmak için kalbimizde bir yankı duymamız gerekir.

Belki de gelecekte güveni tanımlayan şey, insanın teknolojiyi değil, teknolojinin insanı ne kadar anlayabildiği olacak.

---

Geleceğe Dair Öngörüler: Güvenin Evrimi Nereye Gidiyor?

1. Dijital İmza Değil, Duygusal Onay Dönemi:

Yakın gelecekte “güven” sadece kimlik doğrulama değil, duygusal veri doğrulaması üzerinden ölçülecek.

Yapay zekâ, yüz ifadelerinden ya da ses tonundan “gerçek güven” göstergelerini okuyabilecek.

2. Kültürel Farklılıklar Derinleşecek:

Batı toplumları rasyonel güven (kurumlara, verilere), Doğu toplumları ise ilişkisel güven (insana, aileye) üzerinden ilerlemeye devam edecek.

Bu fark, küresel iletişimde yeni bir etik tartışma başlatacak: “Kime inanıyoruz ve neden?”

3. Güvenin Ekonomisi Doğacak:

Blockchain teknolojisiyle birlikte güven, artık bir ekonomik değer haline geliyor.

Şirketler “güven puanı” ile değerlendirilecek; markalar duygusal güven endeksleriyle ölçülecek.

4. İçsel Güven Yeniden Yükselişte:

Mindfulness, meditasyon ve psikolojik dayanıklılık programlarının artışı, insanların yeniden “kendine güven” arayışına girdiğini gösteriyor.

Bu, Eski Türkçedeki anlamına bir dönüş: “Küvenmek” — kendine dayanmak.

---

Yerelden Küresele: Türk Kültüründe Güvenin İzleri

Türk kültüründe “söz” her zaman güvenin en güçlü simgesi olmuştur. “Söz senettir” sözü, teknolojinin olmadığı bir dönemde bile ahlaki bir protokol işlevi görüyordu.

Gelecekte bu değer kaybolmayacak, ama biçim değiştirecek.

Sözün yerini dijital kayıtlar alsa da, niyetin samimiyeti hâlâ güvenin özünü belirleyecek.

Belki de dijital çağın ortasında yeniden kadim Türkçe anlamına döneceğiz:

“Güven” bir başkasına inanmak değil, kendi sözünün ardında durmak anlamına gelecek.

---

Sonuç: Geleceğin Güveni, Geçmişin Yankısı Olacak

Güven, diller değişse de insanın temel ihtiyacı olarak kalacak.

Belki gelecekte yapay zekâ, finans sistemleri ya da küresel politikalar bu kavramı yeniden tanımlamaya çalışacak.

Ama özünde güven, hâlâ aynı şeyi fısıldayacak: “Sen bana inan, çünkü ben de kendime inanıyorum.”

Sizce geleceğin dünyasında güven kimde olacak? İnsan mı, makine mi, yoksa ikisinin ortak bilincinde mi?

Belki de asıl soru şu:

Biz, Eski Türkçedeki “küvenmek” gibi, yeniden kendimize güvenmeyi öğrenebilecek miyiz?